Bir hüzün düşünün, boyunda sürekli taşınan bir kolye gibi… 95 yıllık hazin bir hikâye … Yüreğinizde derin izler bırakan, yüzlerce insanı aynı duygularla sarıp sarmalayan hüzünlü bir hikâye. Mübadele demişler bunun adına.
Bu yıl atalarımızın, dedelerimizin doğdukları topraklardan ayrılışının 95. yılı . Memleket denince “Selanik, Demirhisar, Meşe, Poroy ” isimlerini bir solukta söyleyen insanların hikâyesidir mübadele. Bir ömür geriye dönecekleri günlerin özlemiyle, ” Geriye nasıl götürürüz?” endişesiyle yanlarına büyük bir eşya bile almadan büyüdükleri topraklardan ayrılanların hikâyesidir bu. Ömrünün son günlerinde bile eline bohçasını alıp Pomak Mahalle kuyusuna yönelen ve “Nereye gidiyorsun Merko nine?” sorusuna “Melmekete gidiyorum be avlat!” diyenlerin hikâyesidir bu.
Biz buna mübadele diyoruz.
Mübadele göçüp geldiği yerde yaptırdığı kırk yalaklı çeşmeye “Demirhisarlı Hacı İbrahim.” yazdıracak kadar doğduğu yere özlem duyan , sessizlik yemini eden insanların, ata vatanlarından koparılışlarının, savruluşlarının, elveda deyişlerinin acı ve ızdırap yüklü hikâyesidir.
İnsanın insanla takasıdır mübadele. Kimsenin kimseye “Gider misin, kalır mısın?” diye sormadığı, köylerin, kasabaların boşaldığı, minarelerden ezan seslerinin semaya yükselemediği, feraceli kadınların, kırmızı fesli erkeklerin zorunlu olarak doğdukları, büyüdükleri, çocukluklarını, gençliklerini yaşadıkları yerlerden ayrılışlarının hikâyesidir mübadele.
Kardeşin kardeşten ayrı düştüğü, sevdalıların ayrıldığı ve bir daha kavuşamadığı, çeşme başlarının boşaldığı , yanlarına aldıkları bir bohça ile düştükleri yollarda üşüyenlerin, hasta olanların, doğum yapanların, ölenlerin hikâyesidir mübadele.
Mübadele gemilerinin her duruşunda cansız bir bedenin, Ege’nin derin sularında sonsuzluğa uğurlanışıdır mübadele.
Mübadele denince yıkık bir minare, yalnızlığa mahkûm bir cami, bir Fatiha’ya muhtaç kırık bir mezar taşı akla gelir. Kaybolan ya da evlatlık verilen çocuklar akla gelir. Geminin güvertesinde ölen bebesini denize atılmasın diye onu sımsıkı saran anacığı akla gelir.
Orman köylerinden gelip ovaya iskân edilenlerin, şehirde yaşayıp köye iskân edilenlerin hüzün dolu hikâyesidir mübadele. Edirne’den Sinop’a, Adana’dan Tekirdağ’a, Tokat’a, İzmir’e, Edirne’den Bursa’ya savrulanların hikâyesidir mübadele.
Bir şarkıyla, çok uzaklara dalıp dalıp gidenlerin hikâyesidir mübadele. Vatanını, kaybedilmiş toprakları en son terk edenlerin acı ve ızdırap dolu hikâyesidir mübadele.
Bir hüzün düşünün, 95 yıldır sizi bırakmayan ve dededen toruna miras kalan bir hüzün. Yüreğinizde derin izler bıraksa da çevresinde toplanan yüzlerce insanı aynı duygularla sarıp sarmalayan, kuşaktan kuşağa aktaracağımız, taşımaktan asla yorulmayacağımız şerefli bir hüzün. Rumeli’nin aziz hatıraları mübadil dedelerimizin ruhları şad, mekânları cennet olsun!
Bu çileleri yaşayıp rahmetli olup aramızdan ayrılan , Solak Recep’e, Nebi Salih’e Korucu Hasan’a Veysel dedeye, Kırcalıya, Adil Mehmet’e Hatip dedeye, Hacı İbrahim’e Nesli Ahmet’e, Kundusçuya, Kantinciye, Şerif Aga’ya, Arnavut Kamber’e, Mahpus Ahmet’e, Çolak Salih’e, Ceylan Tahir’e, Tarzan Mehmet’e, Cambaz Yusuf’a, Mandacı Salih’e, Demokrat Salih’e, Ahmet Efendi’ye, Semerci Tevfik’e, Niyazi Macır’a Pomak Şaban’a, Çoban Salih’e, Adem Çavuş’a, Dramalıya, Fehim Aga’ya, Hamza Salih’e , Sakallı Mustafa’ya ve ismini sayamadığın nice büyüklerimize rahmetler diliyorum. Mekânları cennet olsun. Elmas Balım