1. Delilik, kafa yapan bir madde gibi akıyordu şehrin damarlarında. Her gün milyonlarca İstanbullu, bir doz daha alıyordu bu serumdan.
2. Hangi renkten olursa olsun, lüks otomobiller cirit atıyordu İstanbul’da. Cins köpekleri andırıyorlardı.
3. Gerçi ne Kahire’ye ne Delhi’ye gitmişliği vardı Peri’nin. Olsun varsın. İstanbul’un o tür ücra yerlerden daha medeni olduğuna dair en ufak bir şüphesi yoktu.
4. Bu toplum, tıpkı yalnız kalmaktan korkan bir çocuk gibi ha bire sosyalleşmek istiyordu.
5. Neyse ki Tanrı, her ne kadar kolay kızdığı söylense ve talepkarlığıyla maruf olsa da asla incinmez, incitilemezdi.
6. ”Eğer sakız çeşitleri politik rejimleri temsil etse, naneli sakız kesin faşizm olurdu.” diye düşünürdü hep totaliter, katı, steril.
7. İstanbul’da yaşayan her kadının bir adet Yeni Başlayanlar için Ataerkillik Sözlüğü’ne ihtiyacı vardı.
8. İstanbul kontrolsüz büyümüştü ve genişlemeye devam ediyordu – bu canım şehr-i şehir, sindirebileceğinden fazlasını mideye indirdiğini fark etmeden, hala etrafta yiyecek arayan şişkin bir Japon balığını andırıyordu.
9. Böyledir işte, asırlardan bu yana… Sen misin fazla konuşan, had hudut tanımayan, adaletsizliğe başkaldıran, evvela dilin gider bu topraklarda. Yitirirsin kelimeleri, etinden et çekilmiş gibi cımbızla.
10. Kitaplardı onun vatanı ama aynı zamanda daimi sürgün diyarı.
11. Bütün öğretilenlerden biliyordu ki Yaradan tek ve biricikti. Ama annesinin korkuyla ve huşuyla yalvarıp yakardığı Allah ile babasının sitemle dert yandığı Tanrı’nın aynı varlık olduğunda inanması mümkün değildi.
12. ”Demokrasi olan memlekette bir adam sarhoş oldu mu, ‘Ah ne oldu benim güzel sevgilime?’ diye ağlar. Demokrasi olmayan yerde ise, bir adam sarhoş oldu mu, ‘Ah ne oldu benim güzel memleketime?’ diye ağlar.”
13. Düşününce ne tuhaftı aslında; anlar akıp gider, yürekler katılaşır, bedenler yaşlanır, yeminler unutulur ve en güçlü inançlar bile sarsılırken…
14. Sokak çocuklarının ve küçük yaşta fuhuşa itilenlerin favori maddesiydi Bally;
15. Son zamanlarda toplumda medyum ve falcı merakı iyice artmış gibi geliyordu Peri’ye.
16. Bekaret… Bir türlü açıkça söylenmeyen ama sürekli ima edilen o malum konu.
17. ”Cehaletin eline kudret geçmeyegörsün, bak işte o zaman korkacaksın.” dedi Mensur. ”Dünya muktedir cahillerden ve cahil muktedirlerden neler çekti.”
18. Ne var ki dua etmenin hesaba katmadığı bir zorluğu vardı: Tek seslilik gerektiriyordu. Başından sonuna kadar tek, tutarlı bir çizgi.
19. Eğitim sistemi öğrencileri yarıştırmak üstüne kurulmuştu.
20. Yaz ve sil. İnanç ve şüphe. Cevaplar ve sorular. Hem bilgiyi önemse, hem bildiklerini sorgula. Asla bir yere demir atma. Adresin değil, sadece ayak izlerin olsun bu dünyada.
21. Belki de bulaşıcıydı merhametsizlik. Dünün mazlumlarından bugünün zalimleri çıkıyordu.