Cumhuriyet Bayramı
29 Perşembe Eki 2015
Posted Genel
in29 Perşembe Eki 2015
Posted Genel
in24 Cumartesi Eki 2015
Posted Genel
inBazı kitaplar vardır, sizi daha okumaya başladığınız anda etkisi altına alır. Bitirdikten sonra bile olayların, mekanların içine hapseder, karakterleriyle yakınlaştırır. Yazarını ayakta alkışladığımız bu kitaplar işte bu usta kalemlerin anlatımı ve sınır tanımayan hayal gücü ile hayatınıza girer; aklınızı başınızdan alır!
Aklınızı başınızdan alacak bu kitapların sizi mutlu ettiği kadar, rahatsız da edebileceğini unutmayın…
24 Cumartesi Eki 2015
Posted Genel
inYazan ve seslendiren: Elmas Balım
22 Perşembe Eki 2015
Posted Genel
inWaldorf School of the Peninsula Silikon Vadisi devlerinin; e-Bay, Google, Apple, Yahoo ve Hewlett-Packard gibi teknoloji şirketlerinin yöneticilerinin çocuklarını göndermeyi tercih ettikleri okulları öğrenelim.
Bugünün çocukları teknolojinin içine doğuyor, evcilik takımları ya da toplar yerine teknolojik aletlerle oynayarak büyüyor. Henüz birkaç yaşındaki çocukların elinde iPad’lerle gününü geçirmelerini, ilkokul çağındaki çocukların sokakta top peşinde koşturmak yerine evde oyun konsolları başında saatlerce maç yapmalarını artık yadırgamamaya başladığımız dönemler yaşıyoruz.
Bu durum bir yandan da “Benim çocuğum çok zeki, bak nasıl da hemen çözdü teknolojiyi” gibi gururlar yaşayan anne-babaların etrafımıza dolmasına, çocuğuna doğum günü hediyesi olarak tabletler, oyun konsolları alan ailelerin sayısının artmasına sebep oluyor.
Ama gerçekten küçük çocukların teknolojiden anlaması onun iyi bir öğrenici olduğu ya da zeka seviyesinin yüksek olduğu anlamına mı geliyor? Şimdi sizi zeka, öğrenme ve algılama ile teknoloji ilişkisini ters köşeye yatıracak bir eğitim sistemi ile tanıştırmak istiyoruz. Var olan eğitim müfredatlarını tekrardan gözden geçirmenize de sebep olacak ve içinde sıfır teknoloji barındıran bu okulun adı Waldorf School of the Peninsula.
Günümüzün teknolojisine yön veren şirketlerin üst düzey yöneticileri çocuklarını içinde hiçbir şekilde teknoloji barındırmayan bu okula göndermeyi tercih ediyorlar. Oldukça tezat geliyor değil mi?
Bilgisayarlar, akıllı tahtalar ya da dijital sistemin parçası olan hiçbir cihaz yok.
Yani birçoğumuzun çocukluğundaki ama günümüzdeki çocukların deneyimlemediği gibi.
Okul yöneticilerine göre bu dersler ve aktiviteler çocukların problem çözme, matematik becerileri ve koordinasyon yeteneklerini geliştiriyor ve bu teknolojinin öğretebileceğinden çok daha değerli. Bu derslerin uzun dönemli amacı ne dersiniz? Herkesin kendi çorabını kendisinin yapabilmesi. Yani çocuklar derslerde çorap yaparak bir iPad’de öğrenebileceğinden çok daha fazla ve yararlı beceriler kazanabiliyor.
Problem çözme ve matematik becerisi ise örgü örmek, makas ya da bıçak kullanmak gibi ufak el becerileriyle gelişebiliyor.
Öğretmenler bu şekilde çocukların ilgisini çekebildiklerini ve çok kısa sürede kesirler gibi zor bir konunun tüm sınıf tarafından öğrenilebildiğini söylüyorlar. Diğer yandan çoğu öğrencinin sevmediği matematik dersi böylelikle eğlenceli bir modele dönüştürülmüş oluyor.
Hatta Alan Eagle’ın 5.sınıfa giden kızı hala Google’ın nasıl kullanıldığını bilmiyor. Bunun yerine arkadaşları gibi o da teknolojiden uzak bir eğitim alıyor ve bunun yerine el becerilerini geliştirmeye odaklanıyor.
Nitekim Eagle’a göre teknolojiyi öğrenmek diş fırçalamayı öğrenmek kadar kolay. Eagle şöyle diyor: “Google’da ve diğer her yerde, teknolojiyi, zekası en düşük insanın bile rahatlıkla kullanabileceği kadar basit hale getiriyoruz. Çocuklarımız büyüdüğünde teknolojiyi kullanmayı becerememeleri gibi bir şey söz konusu bile olamaz.”
Örneğin babası Google’da çalışan 10 yaşındaki küçük Finn, “Kağıda yazarak birinci sınıfta el yazının ne kadar yamuk yumuk olduğunu görebilirsin. Ama bunu bilgisayarlarla yapamazsın. Çünkü orada tüm harfler birbirinin aynısı” diyor.
11 yaşındaki Aurad Kamkar ise yakın zamanda kuzenlerini ziyarete gittiğini ve onlarla otururken 5 kuzeninin de cihazlarla oynadığını, ne ona ne de birbirlerine ilgi göstermediklerini farkettiğini söylüyor. Durum böyle olunca da Aurad ellerini kaldırmış ve “Merhaba çocuklar, ben buradayım” diye bağırmaya başlamış.
Sadece Kaliforniya’da 40 civarı okulu bulunan Waldorf Kurumları’nın yöneticilerinin açıkladığı üzere Waldorf liselerinden 1994 ile 2004 arasında mezun olanların %94’ü ABD’nin en iyi üniversitelerine kabul edildi ve buradan mezun oldu.
21 Çarşamba Eki 2015
Posted Genel
inDers:Yeni Türk Edebiyatı
Öğretmen:Yusuf Yıldırım
Yusuf Bey ders anlatırken sınıfın bir noktasında sabit durmaz,aksine öğrenciler arasında mütemadiyen dolaşarak ders anlatırdı. Muhtemelen kasım ayıydı .Öğretmenimiz Yusuf Bey Servet-i Fünûn dönemini anlatırken özellikle de Tevfik Fikret’in şiirlerini daha içten gelerek yorumlardı. Belki de bana öyle geliyordu.
Yusuf Bey anlatıyor:
………………….
Şaire göre krizantem sonbaharda açan ve kederlerin yadigârı olan bir çiçektir…
Sonbahar hazan mevsimidir. Sonbaharda veda ve hüzün vardır. Hüzün, Servet-i Fünûncuların ana temlerinden biridir. Bu tema Krizantem şiirinde de görülür. Servet-i Fünûncuların hüznüne sebep dönemin baskı ve sansürüdür diyebiliriz. Dönemin edebiyatçıları baskılardan korkup kendi içlerine kapanmışlar, kendilerine has iç dünyalarıyla okurlarının karşısında çıkmışlardır. Krizantem şiirinde de şairin kendi duyguları, sonbaharın karakteristiği içerisinde okura aktarılıyor.
………………………..
Aylardan kasım ve dışarıda çiseleyen bir yağmur var. Öğretmenimiz ders anlatmaya kısa bir ara verdi..Yusuf Bey’in gözleri pencerede ve yüzündeki tebessüm artık gülmeye dönüştü.Bizler de sınıfça ayağa kalkarak pencereye yöneldik.
Öğretmenimiz hemen toparlanıp enstantaneyi yorumladı. Ders gördüğümüz ve Göztepe SSK Hastanesinin hizasındaki İETT durağının yerini değiştirmeye çalışan görevliler durağı bir kaç metre yana çekmeye çalışırlarken durağın içindeki insanlar da yağmur çiselediği için durakla birlikte görevlilerin durağı çektikleri yönüne doğru hareket edince komik bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu anı canlı izleyen Yusuf Bey de kendine hakim olamıyor ve sınıfta gülmeye başlıyor. Daha sonra bize durumu açıkladı. O ders saati güzel bir anı olarak hâlâ belleğimde… Ben de sizlerle paylaşayım istedim…
Krizantem’den
Krizantem, bu nâmı pek severim,
Önce duydum onun lisânından;
Bana mûnis bugün o hâtıradır.
Hep onun yâdigârıdır kederim;
Açılır sonbahar olunca ayân,
Krizantem içimde bir yaradır
Tevfik Fikret